Bakış en yakıcı ateşmiş, tanışınca öğrendim.. kimisi temiz ve gurur duyarak bakıp; kimisi kıskanıp, göz koyarak bakarmış..
Eskilerin bi bildiği her zaman varmış, hatta bildiklerinin hepsi doğruymuş..
Bi bebek doğduğunda, evimize her misafir gelişi ve misafire götürüşümüzde çocuklarımıza, en özel günlerimizde, mesela sünnet düğünü, okuma bayramı, ve evlenirken gelin ve damada, yeni aldığımız maddi değer taşıyan nesnelere, yeni evimize, arabamıza.. her zaman sakındığımız öncelikle manevi sonra maddi her şeye yakıştırdığımız renk renk bi dünya nazar boncuğu..
Benim odamda her renkten yapmak için kendime küçük bir dünya oluşturduğum ve yaparken çok mutlu olduğum, dokununca tutkuyla baktığım bi renk..
El sanatı, yürek arkadaşı budur dedirten bu sanatı çok seviyorum..
İnsanlık tarihi boyunca, her kültürde ve dinsel inançta, göz figürü kötülükleri savan güçlü bir tılsım olarak kabul edilmiştir...
Bu figüre, Musevi, Hıristiyan ve İslam kültürlerinin yanı sıra, Budist ve Hindu toplumlarda da rastlıyoruz.
Nazar Boncuğu bugün sadece Türkiye'de, İzmir'e bağlı Görece ve Kurudere köylerinde, bu işe gönül vermiş son bir kaç usta tarafından yapılmaktadır. Bu ustalar, evrensel bir inancın sihirli nesnelerini şaşırtıcı bir cam işleme tekniğiyle üretmektedirler.
Nazar Boncuğu bugün sadece Türkiye'de, İzmir'e bağlı Görece ve Kurudere köylerinde, bu işe gönül vermiş son bir kaç usta tarafından yapılmaktadır. Bu ustalar, evrensel bir inancın sihirli nesnelerini şaşırtıcı bir cam işleme tekniğiyle üretmektedirler.
Bu sanat, binlerce yıllık süreç içinde, çok az değişime uğramıştır. 3000 yıllık Antik Akdeniz Cam Sanatı tüm incelikleriyle Anadolu nazar boncuğu fırınlarında yaşamaktadır.
Bugün, bu geleneği yaşatan az sayıdaki boncuk ustasının kökeni, 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğunun dağılmaya başlamasıyla, İzmir ve çevresine yerleşen Arap asıllı cam ustalarına dayanmakta. Anadolu'da unutulmaya yüz tutmuş olan cam işleme tekniği, bu tarihten sonra göz sembolüyle birleşerek yeniden hayat bulur.
Önceleri Araphan ve Kemeraltın'da ocak kurup hal hal ve nazar boncuğu yapan ustalar, fırınların çıkardığı dumanın, çevre sakinlerini rahatsız etmesi ve yangın tehlikesi yaratması üzerine bu bölgeden sürülürler. 1930'larda, büyük miktarlarda tükettikleri çam odununun bol olduğu Görece'ye, 1950'lerde ise Kurudere köyüne yerleşirler.
Günümüzde kullanılan fırınların yapısı ve çalışma tekniği eskisiyle bire bir aynıdır. Sabahın erken saatlerinde çam odunuyla yakılan fırın, atık camların ve özel olarak hazırlanan renklendirici kimyasalların fırın içindeki gözlere yerleştirilmesinin ardından, çok kısa sürede 900 C derecelik bir sıcaklığa ulaşır. Bu, sadece ateş tuğlası, kil ve samandan yapılmış olan fırınlardaki üstün teknolojinin bir göstergesidir. Her gün inanılmaz bir ısı düzeyine yükselip soğuyan fırınların üzerindeki kil sıva, hem ideal bir ısı yalıtımı sağlamakta hem de dağılıp parçalanmasını önlemektedir. Çam odunu ise yandığında yüksek ısı vermesi, çok az kül bırakması, cama parlaklık ve şeffaflık kazandırması nedeniyle özellikle tercih edilmektedir.
Gözleri ateşe odaklanmış ustalar, çelik çubuklarıyla, hızlı ama, telaşsız çalışırlar... Sessizlik içinde bilmediğimiz bir oyunu oynar gibidirler... Birkaç kesin hareketle, erimiş cama biçim verilir. Kullanılan araçların adları bile mistik bir törende okunan duaların yankıları gibidir. Ana parçayı oluşturan camın sarıldığı çubuğun adı Asabe... Nazar Boncuğu üzerine gözleri kondurmada kullanılan şiş, Merdan... Erimiş cama biçim verilen yassı demirin adı ise Metleke... Ve bu ayin, sürer gider..
Nazar boncuğu'nun renklendirilmesi, Sümer tabletlerinde anlatılanlardan çok farklı değildir. Bakır tozu, kepek ve sofra tuzu camla karıştırılıp eritildiğinde mavi renk, kalay, çinko, kurşun ve cam karışımına bakır tozu eklendiğinde ise, çeşitli tonlarda yeşil elde edilir. Cama opal karıştırılırsa kaliteli beyaz renge ulaşılır. Ama her ustanın, uzun yıllar sonunda edindiği, renklere ilişkin çok özel, sırları da vardır.
Bense, odamdaki dünyada; şalümo(ateş kaynağı), mandrel(çelik çubuk), renkli cam çubuklarımla, ayrıştırıcı tozla buluşmuş mandrele 1200 derecede ısınmış erimiş hale getirdiğim renkli cam çubukları sararak yapıyorum bu güzellikleri.. Daha sonra şekillenmiş nazar boncuğumu soğuması için küle yatırıyorum ve heyecanlı bekleyiş başlıyor..
Tüm renkler bütün incelikleriyle ne hayaller süslüyor ben bile şaşırıyorum..(yaptığım cam boncuklara ilişkin ayrıntılar ve fotoğrafları sonraki yazılarımda paylaşacağım..)
Güzel bakan gözlerle, tüm güzelliklerin nazardan uzak olması dileğiyle..
J Her güzelliğe, kendimce bir nazar boncuğu iliştiriyorum…
Tekrar söylüyorum,ellerinize ve emeğinize sağlık.Yeteneğinize,yüreğinize ve güzel kalbinize nazar değmesin. en büyük nazar boncuğunu siz hakediyosunuz,çünkü yaptığınız iş takdire şayan...yaptığınız nazar boncuklarını dört gözle takip edeceğim..
YanıtlaSilçok teşekkür ederim özden..her yeni kaydı yakından takip ettiğin ve desteğin için :)allah hiç ayırmasın bizi..
YanıtlaSilHayallerimin izinde; nazar sizi korusun öncelikle, inceliğiniz, ruh güzelliğiniz her daim devam etsin, şu boncuklarla bir tanışalım, hani fotoğraflar,sevgiler..
YanıtlaSil