Çocukluğumdan beri tek bildiğim sahil şehri Ayvalık olmuş, sanki başka bir şehirde deniz yokmuş gibi. Ağustos ayı doğumluyum, belki bundandır denize, denizin dalga sesine ve kokusuna olan düşkünlüğüm..
İşe girene kadar her sene düzenli gidilen ayvalığa, 4 sene önce bir ara verildi ve tam 4 sene sonra bu yıl senelik izinde gidilebildi..
Anneciğimle bir ilki yaptık, Ankara'dan uçağa binip İzmir'de indik, ordan İzmir'in otogarına, ordanda otobüsle Ayvalığa.. Annem biz küçükken, 3 kız çocuğu ve valizleriyle ne zorluklarla götürüdü bizi, sırf yaz tatilini güzel geçirelim diye, ve sorardı benim melek annem "acaba bigün buralara uçakla gelmek mümkün olacak mı diye" bu sorunun cevabı için herşeye değerdi..
canım annemin ilk uçağa binişiydi, tedirgin olur sandım, tabi unuttum annem ne zorluklar görmüş kadın, hayatta tedirginliği hep ikinci plana atmışken, uçaktan mı tedirgin olcaktı..
Ayvalık'ta herkesin sorduğu soru şuydu; "eşin nerde? evlendin, ondan gelmiyorsun sandık 4 senedir" tabi kimsenin aklına bir işyerinde 4 yıl boyunca yaz sezonunda yıllık izin kullanma talebine "çok yoğunuz, bu süreçte izin kullanamazsın" gibi bir alabileceğiniz gelmediği için..
Normal olan onların düşündükleri, maalesef anormal olan benim yaşadıklarım..
Ayvalığın herşeyi güzel gelir bana, balkonundan denize karşı kahvaltı yapmak, sabah kalkar kalkmaz, "acaba bugün deniz nasıl" diye pencereye koşup, biran evvel denize gidebilmek için yarışmak, küçükken iki ablama yapışmak, büyüyünce de anneme "lütfen, sende gel, tadı artsın" demek..
Hele sokaklarında annemle yürürken, dib dibe yerleşmiş taş binalara hayran kalmak, taş yollarda ayağımın bir sağa bir sola kıvrılması (kaymaklı kadayıfla safranboluda çok hoşumuza gitmişti, sokak aralarında yollardaki taşlar, o günleri de çok özledim..) ve ağaçları bahçelerin dışına taşmış büyük bahçeli villaları..
Ankara'da herşeyden uzak yaşarken, zaman dursun dediğim anlar bunlar..
Ben, yüzüm için sadece Ayvalık zeytinyağlı yeşil sabun kullanan biri olarak, her Ayvalığa gidişte bir torba yeşil sabun ve kese alırken, gidememdiğim 4 sene boyunca annem giddikçe, "anne ne olur unutma" sözüyle anlattım derdimi.
Bu sene gittiğimde, her şeyin çok değiştiğini gördüm, hele bir mağazaya girdim ki, miss gibi, zeytinyağları çeşit çeşit şişelerde, sabunlar, sabunluklar, binbir çeşit..
Oradaki bayanla samimi bir konuşmadan sonra bir poşet sabunla çıktım dükkandan, çıkmadan önce bana bir form doldurttular, "neden zeytinyağlı katkısız yeşil sabun" diye..
formun altında telefon ve adres bilgileri de vardı, doldururken çekinmedim değil, ama geçen hafta kapıda o paketi görünce çok şaşırdım.. bir karton kutuda 5 büyük çok güzel kokan, saf yeşil sabun duruyordu, üstünde sadece" iyi yıllar diler, her yıl gelmenizi bekleriz" yazıyordu..
çok güzel bi hediyeydi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
sen de dokun hayallerime..