Şubat 28, 2011

Şubat 26, 2011

damla boncuk..





yeşil..

                                                      nazar boncuğunun yeşille buluşması..

Şubat 25, 2011

benim için anlamı çok..

Canımın çok sıkkın olduğu bir anda okudum ve gözlerim doldu..

Benim için anlamı çok büyük olan bir hediye aldım..
İşte hediyem tam da  burada ..
Çok teşekkür ederim..

İki güzel kelime Kaymak ve Kadayıf.. ve iki güzel insan Sinem ablam ve eşi..

En temiz duygularla her şeyi paylaşmanın, kahve yanına çifte kavrulmuşun yakışmasının, gidilen turnede yere yatak örtüsü serip te yapılan kahvaltı keyfinin, korkuların-sevinçlerin-heyecanların paylaşılmasının, bakışlardan ruh hali analizinin, iş yerinde en sıkıldığım anlarda kafamı kaldırdığımda gördüğüm hayat dolu simanın, yanından ayrılırken içimden birşeyler kopuyormuş gibi hissedişimin bir anlamı varmış..

Ailemize bir küçük aile daha katmışız, Kaymağıyla Kadayıfıyla ve eşiyle Sinem ablam..

Yüreğimin en temiz köşesinden, kendisine-ailesine ve hayallerine kocaman bir nazar boncuğu iliştiriyorum, iyi ki varsın..

Sıcacık Sevgilerimle..

göz nuru...

göz nuru..

nazar bileklik..

karma..








Şubat 16, 2011

aşk tesadüfleri sever..


Bazen ilk görüşte bilirsin, o insan senin kaderindir. Bazen bir ömür ararsın bulamazsın..
Özgür, Deniz ve Ankara..
Geleceğe atılan adımların geçmişe nasıl da değdiğinin ispatı..
Aynı hastanede yan yana doğan 2 bebek, aynı mahallede bisiklete binen mahallenin fotoğrafçısının oğluna aşık bir güzel kız.. Ankara’nın en sıcak zamanları ve en sıcak sokakları..Küçücük masum bir öpücük..

“İstanbul’a gidip te dönen gördün mü hiç?” sözüyle İstanbul’a uğurlanan biri fotoğrafçı biri oyuncu 2 genç..

Aşkın cesaret istediğinin, aşk için nelerden geçildiğini ve aynı anda aynı kadere yazılmanın anlamını anlatan müzikleri günlerce kulaklarda kalan, her duyulduğunda içinde çiçekler açtıran çok güzel bir film..
Yönetmen: Ömer Faruk Sorak
Oyuncular:Cansel Elçin, Altan Erkekli, Mehmet Günsür, Cezmi Baskın, Batuhan Karacakaya, Yiğit Özşener, Şebnem Sönmez, Hüseyin Avni Danyal, Belçim Erdoğan, Ayda Aksel, Müge Boz, Caner Karamukluoğlu, Reyhan Asena Keskinci, Arif Keskiner, Yılmaz Gruda, Zafer Demircan, Ayşe Arman, Berkant Keskin, Berna Konur, Hakan çimenser, Pınar Çağlayan, Ümit Bülent Dinçer
Senaryo: Evren şit, Ipek Sorak
Yapımcı: Oğuz Peri
Görüntü Yönetmeni:Veli Kuzlu
Müzik: Şebnem Ferah, Teoman, Demir Demirkan, Müslüm Gürses, Ozan Çolakoğlu, Tanju Okan, Redd, Tnk, R.e.m.
Filmin Websitesi: www.asktesaduflerisever.com
Süre: 1 saat 27 dk
Gösterim Tarihi: 04 Şubat 2011 (Türkiye)

Küçük bir kutunun içine neler saklanabilir ki? çocukluk aşkı?
Film sonrasında her imkansız şeye aynı soruyla yaklaşıyor içimdeki yüz..
-          Olamaz mı?
-          Olabilir..

rengarenk..

hepsini ateşte tek tek işledim, sonra da avcumun içinde ateşi hissettim..

boncuk akını..

onlara bir şey olacak diye aklım çıkıyor..
ayakkabı kutularının içini elyafla kaplayıp, ya da gözlük kutularında saklıyorum..
en güzeli de bunları zincirle, deriyle buluşturduktan sonra birilerinin üzerinde görmek oluyor..

camın en güzel özelliği, her birinin diğerinden farklı olması, isteseniz de aynısını yapamayaşınız..
her seferinde eşsiz bişeyle buluşmak güzel..


el ele..

göz bebeklerininin takıyla buluşması..



Şubat 15, 2011

uğurum böceeem..

Kırmızının, beyaz ve siyahla buluşması şölen oldu benim için..
acaba yapabilir miyim diye bir denemeydi, sonra bi baktım ki her seferinde daha da canlanıyor..
:)
herkese uğur getirmesi dileğiyle..

mavişim..

mavinin en güzeli..



ta ta ta taaaaam..

heyecanla fotoğrafları ekliyorum..
bakalım beğenecek misiniz?

işte odamdaki dünyada yaptığım boncuklardan seçmeler..
yavaş yavaş hepsini yayınlamak istiyorum..
fotoğrafları çeken arkadaşıma ayrıca teşekkür ediyorum..








(:

Şubat 14, 2011

Şubat 13, 2011

rab şeytana dedi ki..



Cuma akşamı  tiyatroya gittim..
Rab Şeytana dedi ki..
Ben çok beğendim, sahne, oyuncuların performansı çok güzeldi..  Tek bir kötü şey vardı, o da en arkada olduğumuzdan belki de, sesin az gelmesi ..daha net gelebilirdi diye düşünüyorum..
Benim için güzeldi, yeni 4 kişiyle tanıştım, hepsi birbirinden sıcaktı, hele Nihal, gerçekten çok sıcaktı.. Oyun arasında bana “Zeyzey “demesi çok güzeldi, ablamla aramızda bir bağ gibi olan kelimeyi seçip bulmuştu..(ablamı çok özledim, canım ablam “seni çok seviyorum”, adın geçince bile içimde ılık ılık bi kan akışı başlıyor)
Neyse oyuna geçeyim, güne dair ayrıntı vermeye başlarsam oyun hakkında bir şeyler yazmaya sıra gelmeyecek..
yazan: nihat asyalı
yöneten: prof. m. bozkurt kuruç
dekor tasarım: h. güven öktem
giysi tasarım: esra selah
ışık tasarım: zeynel işık
müzik(düzeni): cem idiz
dans (düzeni): cihan yöntem
yönetmen yardımcısı: sinan pekinton
asistanlar: batuhan yalçın, günay sattarova
sahne amiri: belma aslangiray
kondüvit: taner eser
süflöz: havva evirgen
ışık kumanda: serkan özdemir
dekor sorumlusu: ender ünver
aksesuar sorumlusu: hüseyin kutum

rol dağılımı:

buğra koçtepe, sinan pekinton,durukan ordu, fatma öney, serhat elifer, dilber evrim alev bağcı, gülden çelen
hakan töngülüs, nurcihan ergün, ozan hikmet özcan, özlem sayın, perran vurdum, alican güçoğlu, ecmel is
yağızhan danış, yusuf ozan demirbaş, serap odabaşı, seray uygun

orkestra:
ayşe gülüm sürmen, fethi günçer, zafer gerdanlı, gökhan över



Şeytan’ın Zeus’la bahse girip, Sishyphos’u baş kaldırısından vazgeçirmek ve  Allah ile bahse girip, Eyüp Peygamberin sabrını kırmak ve boyun eğmekten vazgeçirmek üzerine kurgulanmış bir oyundu..Şeytan iki çabasında da önce kazanır gibi olsa da sonra kaybetti..
Durukan Ordu(şeytan-iblis) ve Eyüb’ün eşi rolündeki Fatma Öney’in performansı çok iyiydi..Tarihin içinde boğulup, sıkılacağınızı düşünseniz de haksız çıkıyorsunuz çünkü müzikli, danslı bir oyun.. ve Durukan Ordu’nun sesi çok tok ve vurgulu..Yorumlara baktığımda dansçıların çok ta profesyonel olmadıklarını düşünenler olduğunu gördüm, tabii ki haklılardır ama benim hoşuma gitti, hiçbir şeyi ayrı ayrı değerlendiremediğim için hayatta yine hepsine beraber baktım.. ve zevk aldım..
Herkese tavsiye ederim, oyuna gidecek olanlara iyi seyirler ..

Şubat 07, 2011

ihtiyar delikanlı(old boy)..

Cuma günüydü..
Bir arkadaşım, çok güzel bir film olduğunu söylediğinde, izlemeye karar verdim.. fikrine güvenmiştim, güzel olduğuna emindim..

Tür : Gerilim / Aksiyon
Gösterim Tarihi : 15 Ekim 2004
Yönetmen : Chan-wook Park
Senaryo : Chan-wook Park , Jo-yun Hwang , Chun-hyeong Lim , Garon Tsuchiya
Görüntü Yönetmeni : Jeong-hun Jeong
Müzik : Yeong-wook Jo
Yapım : 2003, Güney Kore , 120 dk.

Ruh halimin beni götürdüğü tek yer olan evime gelir gelmez, annem henüz Kayseri’den dönmeden izlenmeye karar verilmişti.. Ruh halim berbat, ağlamak istercesine..ne olsa da gözlerimden inse inciler diye bakınıp durduğum anlardan birindeyim..
6'da işten çıkıp, 6.30 da evdeydim, gelir gelmez annemin cennet yatağına oturup, filmi izleme moduna geçtim..
Hakkında hiçbir şey bilmediğim, aslında çok fazla ödül almış, çok bilinen bir film hakkında hiçbir duyumum olmamıştı daha önce, kendimi yabancı hissettim bilmediğimi farkettiğimde..( 2004 Güney Kore Büyük Çan Ödüllerinde en iyi yönetmen başta olmak üzere birçok dalda ödül alan film, aynı zamanda 2004 Cannes Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödülünün de sahibi olmuş.)
Ama geç değildi..
Film başladı, tam 1 saat 48 dakikaydı, başlarda “neler oluyor, peki ama neden, kim böyle bir şey yapar, bu ne canilik” dedim durdum, hele birkaç sahnede gözlerimi kapatmakla açmak arasında gidip geldim..sabırla izledim, her geçen dakika daha da odaklandım ekrana, hayretler içinde kaldım..Tüylerim diken diken olmuştu..
Sonunda, aile bağları, dünya düzeni, boş boğazlık, İNTİKAM ve AŞK, her şey birbiriyle savaşmaya başlamıştı, her şey karmakarışık olup, babanın kızına sarılması kalmıştı..
Filmden geriye çok özel sözler kaldı:
“İster kum tanesi olsun, ister kaya ikisi de aynı şekilde batar suya.”
Ve en güzeli;
"Gülersen herkes seninle güler; ağlarsan yalnız ağlarsın."
Film çok etkiledi beni..